26 Ekim 2016 Çarşamba

General'in 'Paşa' dediği Kuzu'dan FETÖ itirafları

General'in 'Paşa' dediği Kuzu'dan FETÖ itirafları

Erdoğan'ın konakladığı otele saldırı düzenleyen Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının "üs imamı" Astsubay Başçavuş Kuzu'nun ifadesinin ayrıntıları ortaya çıktı.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişiminde bulunanlardan Astsubay Başçavuş Zekeriya Kuzu, savcılık ifadesinde darbecilerin FETÖ bağlantısı, suikast planının ayrıntıları ve sonrasında olay yerinden nasıl kaçtıklarına dair bilgiler verdi.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı Marmaris'teki otele suikast için gidenler arasında yer alan Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının "Paşa lakaplı üs imamı" olduğu iddia edilen Kuzu, yakalandıktan sonra Muğla Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde FETÖ ile Konya'da görev yaptığı 2005-2006 yıllarında tanıştığını, İzmir'e tayini çıktığında da Bornova'ya gelen bu kişinin kendisini "Öğretmen Arif" olarak tanıtan başka bir kişiyle tanıştırdığını belirtti.
Israrla soy ismini öğrenmek istediği bu kişinin kendisine bu yönde bilgi vermediğini, soru sorulmamasını rica ettiğini kaydeden Kuzu, "Arif ile yaptığımız sohbetlerde artık Fetullah Gülen'in ismi geçtiği gibi kitaplarını da okuyorduk. 2012 yılı temmuz ya da ağustos ayına kadar bu şekilde buluşmalarımız devam etti. O dönemlerde bana tayininin çıktığını söyledi. Israrlarıma rağmen nereye çıktığını söylemedi. Arif, bundan sonra görüşeceği kişi olarak 'Tahir' isimli, yine öğretmen olduğunu söyleyen bir kişiyle tanıştırdı. Tanıştığım bu 3 kişinin de ortak özelliği telefon kullanmamalarıydı." şeklinde konuştu.
İfadesini alan savcının sorusu üzerine "Paşa şeklinde bir lakabım yoktu. Bu şekilde bana sadece 2. Ana Jet Üssü Komutanımız (Tümgeneral) Kubilay Selçuk hitap eder." diyen Kuzu, dini sohbetlere katılan Yavuz, Arif ve Tahir'in üssün içinde olup bitenlerden haberdar olduklarını, kendisine de zaman zaman bazı istihbaratlar verdiklerini, buna göre görevlendirmeler yaptığını söyledi
"Hocanın başka işi yok mu para dağıtıyor"
Bir dolarlık banknotlarla ilgili soruyu da cevaplandıran Kuzu, şunları anlattı:
"Bu dolarları 'Arif' diye bahsettiğim kişi verdi. Uzun bir süre önce (2008 veya 2010 yılı olabilir) bir sohbetimiz sırasında Arif bana bir dolarlık banknot verdi. Bu parayı Amerika'da bulunan Fetullah Gülen'in gönderdiğini, bereket olsun diye bu parayı cüzdanımda taşımam gerektiğini söyledi. Ben de gırgır olsun diye 'Hocanın başka işi yok mu, para dağıtıyor' şeklinde cevap vermiştim.
Bunun üzerine ben de aldığım parayı cüzdanımda saklamaya başladım. Bu para halen Çiğli 2. Ana Jet Üssündeki 621099 plakalı askeri araçtaki cüzdanımda bulunur. Aramızda daha sonra bu parayla ilgili bir sohbet geçmedi. Paranın seri numarasıyla ilgili de herhangi bir bilgim bulunmamaktadır."
Suikast girişiminin detayları
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast için giden timin başında olduğu belirtilen Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığındaki Muharebe Arama Kurtarma (MAK) biriminde albay rütbesiyle görev yaptığı dönemde tanıştığı bilgisini veren Kuzu, ifadesinde Marmaris'teki saldırının detaylarını da paylaştı.
Darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz günü Taner Binbaşı'nın kendisini arayarak Gökhan Paşa'nın üsse geldiğini ve Ramazan Elmas Albay'ın odasında olduğunu haber verdiğini ifade eden Kuzu, Ateş'in kendisine bir görev olduğunu, 36 kişilik malzeme ayarlamasını istediğini aktardı.
Görevin ne olduğunu sorduklarında Sönmezateş'in hava fotoğrafı gösterdiğini kaydeden Kuzu, şu bilgileri verdi:
"Sönmezateş, bize bu fotoğrafın bulunduğu yerde üst düzey bir PKK'lı yöneticinin olduğunu ve bunu alacağımızı söyledi. 'Ekibin genç ve toplama ve bu işin nasıl olacağını' sorduğumda bana bununla ilgili uzun zamandır hazırlanan özelci bir ekibin olduğunu, bizim artçı görev yapacağımızı söyledi. Bu sayede arkadaşların tecrübe kazanacağını belirtti. Sonra göreve 'hayır' diyen personel olup olmayacağını sordu. Biz de personeli motive edeceğimizi söyledik ve yanından ayrıldık. Saat 19.00 civarı Taner Binbaşı, Gökhan General'in çağırdığını söyledi. Yanına gittiğimizde tedirgin ve morali bozuktu. Görevin iptal olduğunu, herkesin evlerine gidebileceklerini söyledi. Ben de üzerimi değiştirmek için Hasan Üsteğmen'le Kaklıç'a gittim. Kendisiyle çay içerken Taner Binbaşı beni aradı. Derhal gelmemizi istedi. Dönüp Gökhan General'in yanına çıktık. Kendisi misafirlerin geleceğini, göreve bugün çıkabileceğimizi ancak gelecek misafirlerin ilk başta beklenilen sayıda olmadığını, bizim ekip dahil 27 kişilik malzeme hazırlamamız gerektiğini söyledi.
Bir Skorsky, 14 civarında özel kuvvet personeli indirdi. Onları arabamıza alarak malzemeliğe götürdük. Liderleri daha önceden tanımadığım Şükrü Binbaşı'ydı. Gökhan General, Şükrü Binbaşı'ya 'Bu işin erbabı sizsiniz, bundan sonra biz size tabiyiz' dedi. Şükrü Binbaşı, belirlenen makineli tüfekçilere hava fotoğrafı üzerinden görevlerini anlatıyordu. Kursiyerlerin de önünde bir terör örgütü liderini almaya yönelik operasyon yapılacağını söylediğini öğrendim. Bu nedenle helikopter başına giderken kursiyerler yanımıza gelip 'Biz de gelelim' şeklinde coşkulu şekilde talepte bulunuyordu."
Kuzu, "O esnada Gökhan General'in uçuş ekibine bağırdığını duydum. Yüksek sesle, emirleri Genelkurmay adına Hulusi Akar'dan aldığını, derhal kalkmaları gerektiğini söylüyordu. Bu esnada kim olduğunu hatırlamıyorum ancak bizim ekipten biri bana 'Cumhurbaşkanı'nı almaya gidiyormuşuz' dedi. Ben de bu durumu içerisinde bulunduğum helikopterin teknisyenine sordum. Kendisi bana baş parmağını kaldırarak 'tamam' işareti yaptı." diye konuştu.
Marmaris'e geldiklerinde buranın fotoğrafının kendisine gösterilen yer olmadığını anladığını, yerleşim yeri olduğunu, helikopterden inen özel kuvvetler ekibinin havaya ateş ederek sivilleri uzaklaştırdığını anlatan Kuzu, 50 metre önlerinden giden özel kuvvet ekibinin çatışmaya başladığını, silah sesleri duyduğunu söyledi.
Kuzu, "Villadan birisini çıkartıp bize doğru getirdiklerini gördüm. Şükrü Binbaşı, orada bulunan villanın içerisindekilere 'Teslim olun, yoksa roket atacağız' diye bağırıyordu ancak yanımızda roket yoktu. Bu şekilde bağırdıktan bir süre sonra el bombasına ait olduğunu düşündüğüm patlama sesi duydum." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı korumlarının bulunduğu odaya girerek bir tüfek ve tabanca aldığını, başka bir şey yapmadığını iddia eden Kuzu, sürekli telefonla konuşan Şükrü Binbaşı'nın, "Buradan derhal kaçmalıyız, helikopter gelmiyor." sözleri üzerine olay yerinden uzaklaşmaya çalıştıklarını ancak ateş altında kalınca Taner Binbaşı ile bir otele girdiklerini anlattı.
Yanlarına gelen gelen özel kuvvet ekipleriyle kumsala indiklerini, oradaki evin içine girdiklerini aktaran Kuzu, burada da ateş altında kaldıklarını, silahını sürünürken kumsalda bıraktığını, önlerine gelen özel güvenlik görevlisinin tarifiyle ormanlık alana doğru ilerlediklerini ifade etti.
Yaklaşık birkaç saat yürüdükten sonra mola verdiklerini kaydeden Kuzu, "Şükrü Binbaşı, bize Gökhan General ve ekibinin muhtemelen öldürüldüğünü, helikoptere yakıt alamadıklarını söyleyerek, bundan sonrası için hayati idame yapacağımızı söyledi. Kaçtığımız dönemde bizi yanına alan, yiyecek-içecek veren, konaklama imkanı sunan kimse olmadı. Kendi başımıza hayatımızı sürdürdük." dedi.
"Hizmet hareketinden olmayan var mı?"
Kuzu, "Bir dinlenme sırasında İsmail Yüzbaşı isimli özel kuvvetçi bize dönerek, 'Burada hizmet hareketinden olmayan var mı?' diye sordu. Kimseden cevap gelmedi. Bu konuşma olduğu sırada biz 18 kişiydik." ifadelerini kullanarak, daha sonra MAK grubundan ayrılarak kaçmaya devam ettiklerini bildirdi.
Marmaris saldırında polisi şehit eden kişinin Şükrü Binbaşı olduğunu öne süren Kuzu, Şükrü Binbaşı'nın kendisine ve ekibe polisi kendisinin öldürdüğünü, kendisi ateş etmese polisin ona ateş edip öldüreceğini söylediğini net şekilde duyduğunu söyledi.
Kuzu, güvenlik güçlerinden kaçtıkları sırada birkaç kez teslim olmaları yönünde teklifinin olduğunu ancak yine Şükrü Binbaşı'nın bu teklifi polisin kendilerini gördüğü yerde öldüreceği gerekçesiyle kabul etmediğini savunarak, rahatsızlanan Taner Binbaşı'yı hastaneye götürmek istediklerini, bu sırada da yakalandıklarını anlattı.
"Astsubayların ağzı gevşek"
Kuzu, FETÖ içerisinde faaliyet gösteren askerlerle ilgili de önemli bilgiler verdi.
FETÖ'ye mensup kişilerin isimlerinin sorulması üzerine Kuzu, "Ben bu isimlerin hepsini tanıyorum. 57 kişi olarak belirttiğim kişilerin bu yapı içerisinde faaliyet gösterdiğinden eminim. Diğer 23 kişinin ise bu yapı içinde olduklarını duydum ancak emin değilim." dedi.
Kuzu, birlik içerisinde bu kadar kişiyi tanımasının sebebini de şöyle açıkladı:
"Normalde bu yapı 'tedbir kavramı' ile adlandırılan, kimsenin kimseyi tanımadığı, daha doğrusu hiçbir hizmet erbabının bağlı olduğu ağabeyi dışında kimseyi tanımadığı bir güvenlik tedbiri alır ancak astsubaylar olarak bizim en büyük zaafımız ağzımızın gevşekliğidir. Tedbir kavramına çok dikkat etmeyiz. Hizmet hareketinin içinde olduğunu düşündüğümüz bir astsubay varsa gider, onunla konuşur ve kendimizi de ifşa ederiz. Ben üs astsubayı olduğum için çok sayıda astsubay gelip kendisinin de bu gruptan olduğunu bana anlatmıştır. Öte yandan, Taner Binbaşı'nın bana "Hocam" diye hitap ettiği doğrudur ancak bu hitap tarzı bu yapıyla ilgili değildir. Havacılıkta mesleğinde temayüz eden kişilere bu şekilde hitapta bulunulabilir. Ayrıca, bizim kursiyerlerimiz bulunduğundan da "Hocam" diye hitap edildiği görülmektedir."
"Olaylar nedeniyle üzüldüğümü beyan etmek isterim." diyen Kuzu, ifadesindeki itirafları nedeniyle can güvenliğinden endişe etmediğini, diğer arkadaşları ile aynı muameleye maruz kalıp, aynı yerde kalmak istediğini belirtti.
KAYNAKAA

15 Temmuz'un başlangıç saatini açıkladı!

15 Temmuz'un başlangıç saatini açıkladı!

Güvenlik uzmanı Mete Yarar, TVNET'te katıldığı programında 15 Temmuz darbe girişimi hakkında çarpıcı bilgiler verdi.

Darbe girişimi saat 14.45'te başladığını belirten Yarar, "MİT eğer doğru tepki vermese ve Genelkurmay'a bilgi gitmese durum çok farklı olurdu" diye konuştu.
Yarar'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
15 Temmuz sadece bir gün sürdü ama planı yapanlar bir yıldır çalışıyordu. Üst akılın bir oyun planı ve bu planda kullanacağı bir sürü vatan haini var. Ancak millet bunu önledi. PKK'nın barikatlar önünde ezildiği süreçte de halkın dirayetiyle oyunu bozduk.

'Genelkurmay'a istihbarat 'darbe' şeklinde gitmiyor'

MİT 14.45'te başladığında eğer doğru tepki vermese, bu bilgi Genelkurmay'a gitmezdi. Genelkurmay'a eğer bu bilgi gitmese ve hareket başlamasa farklı olurdu. Fakat Genelkurmay'a istihbarat 'darbe' şeklinde gitmiyor. Genelkurmay'a ilk mesaj 16.05'te çekiliyor.
Genelkurmay Başkanı'nın refleksleri olayın seyrini değiştiriyor

Eğer ihbarı yapan binbaşı söylememiş olsa her şey farklı olurdu. 2014'te örgütten ayrılmış bir isim. Eğer MİT refleksini biraz daha gevşek vermiş olsaydı, biz gece saat 03.00'te çat diye yakalanmıştık. MİT bilgiyi Genelkurmay'a gönderiyor. Genelkurmay Başkanı getirin şu adamların bilgisini diyor. Ondan sora Genelkurmay Başkanı'nın refleksleri, verdiği emirler olayın seyrini değiştiriyor.

'Bütün ifadeleri tek tek okudum'

Hakim, savcı, polis değilim ama bütün ifadeleri tek tek okudum. Kitapta mizansene hiç girmedim. Asıl önemli olan şeylerden bir tanesi bu 24 saate ortaya koyduğumuzda, insanların ne olup bittiğini öğrenmesi lazım. İnsanlar, 'Neden düğüne gitmişler, neden o komutanlar çağrılmamış' diyorlar. O soruların cevapları burada var. Bu bilinmeyenler 'tiyatro' denmesine neden oluyor.

'Herkes ucu ucuna kurtulmuş'

MİT Müsteşarı 19.45'te Cumhurbaşkanımızı arıyor, ulaşmaya çalışıyor. O sırada Cumhurbaşkanımız istirahatte. MİT Müsteşarı yine de Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürünü arayıp "Ankara'da bazı hareketler var. Ekip durumunuz nasıl? Takviyeye ihtiyacınız var mı?" gibi sorular soruyor. Çünkü gelen istihbarat 'darbe' şeklinde değil. MİT Müsteşarı'nın dışarıya çıkışı, girişi, herkes nasıl ucu ucuna kurtulmuş, dakika dakika saat saat ortaya koyduğumuzda ortaya çıkıyor.

CIA başkanı açıkladı: Putin'in hedefi.

CIA başkanı açıkladı: Putin'in hedefi...

CIA Başkanı James Clapper son yaşanan küresel gelişmeler çerçevesinde, Rusya Devlet Başkanı Putin’in hedefinin ne olduğunu açıkladı.


Calpper’e göre Putin’in amacı, Rusya’yı “ABD ile eşit güce sahip süper güç” olarak dünyaya kabul ettirmek.


New York’ta uluslararası bir konferansta konuşan Clapper, “Putin Rusya’yı büyük ülke ve süper güç olarak görüyor. Temel amacı ABD’nin Rusya’ya süper güç olarak davranmasını sağlamak” dedi.

CIA başkanı Rusya ve Çin’in dünyada artan ağırlığına dikkat çekerken, dünyanın iki kutuplu güçler sisteminden çok kutuplu döneme geçtiğine vurgu yaptı.

Clapper ayrıca ABD’deki hacker saldırılarının arkasında Rusya’nın olduğuna dair ellerinde kanıt olmadığını açıkladı.

24 Ekim 2016 Pazartesi

ЧТО ДЕЛАЛ ТАЙВАНЧИК В УКРАИНЕ? ПОДРОБНОСТИ "НЕОФИЦИАЛЬНОГО ВИЗИТА" (ВЛАДИМИР ДЫМЧЕНКО)

Алимжан Тохтахунов считается крупнейшим криминальным авторитетом России, так же известным как «Тайванчик» и «Алик». Его разыскивает Интерпол и поэтому «Тайванчику» закрыт въезд фактически во все страны мира. И только в Украине ему рады. По его собственному признанию – потому что к власти пришел Янукович.

Биография Тохтахунова интересней и увлекательней иных художественных произведений. Вот только романтикой тут и не пахнет. В молодости он играл за дубль «Пахтакора». В 70-е якобы участвовал в сбыте наркотиков и угнанных автомобилей. В 80-х годах профессионально занимался карточной игрой и являлся одним из легендарных «катал» позднесоветского периода. Первый раз Тахтахунова осудили в 1972 году в Москве. Второй раз он получил срок в Сочи за тунеядство. Жил в Германии, заработав большой капитал, продавая продукты питания в Россию. В 1993 году переехал в Париж, хотя по некоторым данным его просто выслали из Германии. Уже в 1995 году его выслали из Монте-Карло, а спустя четыре года Тохтахунов получает орден Почетного легиона за «подвижничество, рыцарский дух и меценатство». Переехал жить в Италию, где в августе 2002 года был арестован по обвинению в организации подтасовки результатов соревнований по фигурному катанию на Олимпийских играх в Солт-Лейк-Сити.
Американские спецслужбы утверждали, что он организовал взаимовыгодный обмен: французский судья проголосовал за российских фигуристов в парном катании, а российский - за французов в спортивных танцах на льду. Международный олимпийский комитет провел расследование обстоятельств выставления оценок фигуристам на Олимпиаде. Представители комитета пришли к выводу, что Тохтахунов не повлиял на результаты турнира, однако впервые в истории Олимпийских игр было принято скандальное решение вручить второй комплект золотых медалей канадским фигуристам. 7 января 2003 года итальянский суд вынес решение об экстрадиции Тохтахунова в США, но кассационный суд Италии этот вердикт отменил.
С такой биографией вполне логично, что «Тайванчику» закрыт въезд практически во все страны мира и его персоной крайне интересуется Интерпол. Что он и подтвердил в интервью российскому GQ: «Не только в Америку. Мне перекрыт въезд во весь мир. Уже восемь лет не могу никуда выехать, потому что уголовное дело, которое завели американцы, не закрыто».
На вопрос находится ли он в международном розыске, авторитет ответил: «Типа того».
Тохтахунов рассказал, что особенно никуда не ездит. «Честно говоря, я особенно никуда не выезжаю из Москвы. В Киев я сейчас стал ездить, потому что пришёл Янукович», - отметил он. Тохтахунов также уточнил, что «борется» за свой невыездной статус, «но относительно».
«Если бы я совершил преступление, в котором меня обвиняют, мне легче было бы бороться. Когда ты ничего не сделал, а на тебя навешивают ярлыки, очень тяжело отмываться», - заявил авторитет.
Как известно, «Тайванчик» находится в международном розыске из-за возбужденного против него уголовного дела в США. В статье указывается, что он уже восемь лет не имеет возможности покидать пределы родины, так как все эти годы его разыскивает Интерпол.
После этого, безусловно, сенсационного интервью депутат от «Народной Самообороны» Геннадий Москаль заявил, что по его данным, в Интерполе и ФБР «Тайванчик» входит в сотню наиболее разыскиваемых преступников США, а на сайте «Интерпола» против него выставлена так называемая «красная карточка».
«Украина является членом международной полицейской организации «Интерпол» и обязалась четко выполнять все предписания, принятые в штаб-квартире организации в Лионе. Поэтому бездействие Могилева и Литвина не имеет оправдания. Согласно взятым обязательствам, страна-член Интерпола в случае пересечения своей границы разыскиваемым лицом должна задержать это лицо и немедленно сообщить о нем инициатору розыска (в данном случае США) и штаб-квартире Интерпола», - уточнил Москаль.
По его мнению, Интерпол должен провести внутреннее расследование, по результатам которого либо исключить Украину из организации, либо поставить вопрос о несоответствии занимаемым должностям министра МВД Могилева и председателя Госпогранслужбы Литвина.
«Я направил соответствующее обращение для реагирования генпрокурору Украины Пшонке, а также информировал о сложившейся ситуации генерального секретаря «Интерпола», - резюмировал нардеп, добавив, что невыполнение Украиной взятых на себя международных правовых обязательств, ставит ее в унизительное положение в глазах европейского и мирового сообществ и создает для страны имидж «отстойника для международных преступников».
Между тем факт пребывания в Киеве «Тайванчика» подтвердил депутат от партии регионов Ян Табачник. «Я знаком с ним. То, что он был в Украине, я знаю, к сожалению, я болел тогда и его не видел. Это было тогда, когда у Кобзона здесь был концерт, и он (Тохтахунов) приехал в Украину», - рассказал Табачник.
Нардеп проявил удивительную осведомленность, уточнив, что «по нашему Интерполу его нет в розыске». Кстати, помимо Кобзона у «Тайванчика» хорошие отношения с Софией Ротару и Аллой Пугачевой. Примадонна так и вовсе признавалась: «С Аликом в начале 80-х годов меня познакомил Иосиф Кобзон. Прошло много лет, но каждый раз, когда я оказываюсь в Париже, у меня исчезают все проблемы, я просто чувствую себя как под крылышками ангела-хранителя».
На фоне всего этого несколько неожиданной оказалась реакция пограничников. Оказывается, Государственной пограничной службе не поступала информация о необходимости задержания российского гражданина Алимжана Тахтахунова, известного как уголовный авторитет «Тайванчик».
Кстати, в Украину «Тайванчик» приезжал не только из любви к искусству. По информации источников Цензор.НЕТ Тохтахунов помимо столицы посетил Крым, а также у него состоялась встреча с еще одной легендарной личностью - депутатом от Партии регионов Юрием Иванющенко, так же известным, как Юра Енакиевский. По имеющейся информации, у этих двух благородных донов есть общие интересы на рынке зерна. Отметим, что осенью 2010 в разговоре с израильскими журналистами Тайванчик рассказывал  о своих бизнес-интересах в Украине: "Строим, торгуем землей, купили, выдержали, перепродаем".
Логично предположить, что в самом скором времени Интерпол может пересмотреть свои отношения с Украиной. О том, как пострадает и без того не блестящий международный имидж нашей страны можно и вовсе не говорить. Одинаково смелое и наглое заявление «Тайванчика», о том, что в Киев он может ездить, потому что к власти пришел Янукович, бросает тень на самого главу государства. Фактически получается, что крупнейший криминальный авторитет России беспрепятственно ездит к нам «под патронатом Президента Украины».Источник:http://censor.net.ua/r159619

21 Ekim 2016 Cuma

ABD’den flaş Türkiye açıklaması: Türkiye de olmalı

ABD’den flaş Türkiye açıklaması: Türkiye de olmalı

Ankara'ya kritik bir ziyarette bulunan ABD Savunma Bakanı Carter, Türkiye'nin Musul operasyonunda yer alması gerektiğini söyledi. Washington, daha önce yaptığı açıklamalarda operasyona kimlerin katılacağı yönündeki kararın Bağdat yönetiminde olduğunu duyurmuştu.

Suriye ve Musul'daki operasyonları görüşmek üzere başkent Ankara'ya gelen ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yarım saat süren bir görüşme yaptı. Carter ayrıca Başbakan Binali Yıldırım ve Savunma Bakanı Fikri Işık ile de bir araya geldi.
ABD Savunma Bakanı, her üç görüşmesinde de Musul operasyonuna Türkiye'nin katılması gerektiği mesajını verdi.
15 Temmuz darbe girişiminde hasar gören TBMM'yi de ziyaret eden Carter, burada yaptığı açıklamada da Musul vurgusunu tekrarladı.
Türkiye ve Irak arasında krize yol açan Başika'daki askeri kamp, son bir ayda en önemli gündem maddesi. Bağdat yönetimi, Ankara'dan askerlerini çekmesini istiyor ve Türkiye'yi BM'ye şikayet etti. Bağdat son olarak, Başika'da eğitilen askerlerin komutanlığını yapan eski Musul Valisi Esil Nuceyfi hakkında Türkiye'ye yardım ettiği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkardı.
Türkiye ise, kampta herhangi bir değişiklik olmayacağını ve Musul operasyonuna katılacağını birçok kez net bir şekilde ilan etti.
Washington'dan daha önce yapılan açıklamalarda, Musul operasyonuna kimlerin katılacağına Bağdat yönetiminin karar vermesi gerektiği belirtilmişti. Carter'ın son açıklaması, bu tutumda bir değişiklik olduğu anlamına geliyor.

Dijital dünyada kaos yaşanıyor: 3. dalga başladı

Twitter, Spotify, Netflix, Amazon, Tumblr, Reddit’’in de aralarında bulunduğu büyük internet sitelerine dalgalar halinde düzenlenen siber saldırılar sonrasında, ABD’nin doğu yakasındaki kullanıcılar ulaşım sıkıntısı yaşıyor.

Gün boyunca saldırıların odağında yer alan internet trafiği firması Dyn, Doğu Yakası’ndaki internet sitelerinin ve servislerin kapatılmasının ardından 3. dalganın yaşandığını duyurdu. ​CNBC’nin haberine göre şirketten yapılan açıklamada, milyonlarca farklı IP adresinden düzenlenen saldırının ‘iyi planlandığı ve hayata geçirildiği’ belirtildi. © REUTERS/ BTK'dan siber saldırı uyarısı FBI: İNCELEMELERE BAŞLADIK New Hampshire merkezli Dyn’e yönelik saldırılar yerel saatle 07.10’da başlamış ve gün boyunca devam etmişti. FBI’dan yapılan açıklamada, siber saldırıların soruşturulduğu kaydedildi. BTK DA UYARDI Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Ömer Fatih Sayan da ABD'de yaşanan bir siber saldırı vakası nedeniyle birçok sitede dünya genelinde sorun yaşandığını bildirerek, "Siber saldırılar konusunda tüm operatörlerimizi, kamu kuruluşlarımızı ve vatandaşlarımızı uyarıyoruz" açıklamasında bulunmuştu.

Daha fazla: https://tr.sputniknews.com/dunya/201610221025421514-internet-siber-saldiri-erisim-sorunu/

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nü 'terleten' Irak sorusu: Ne zamandan beri rıza alıyorsunuz?

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Irak'ın Musul kentini IŞİD'den kurtarmak için düzenlenen operasyona ilişkin “Ne zamandan beri ABD, yabancı askerlerin Irak içerisinde bulunması için Irak hükümetinin rızası olması gerektiğini düşünüyor? Daha önce siz girip önceki lideri devirdiniz” sorusu karşısında zorlandı.

© REUTERS/ AZAD LASHKARİ ABD, Musul operasyonu için 500 asker daha gönderiyor ABD hükümetinin Musul operasyonunun Irak hükümeti tarafından yürütüldüğüne ilişkin açıklamalarını tekrarlaması üzerine Toner'a, "Peki orada bulunan Amerikan askerleri emirleri Irak hükümetinden mi alıyor?" şeklinde bir soru yöneltildi. Toner, "Biz orada sadece eğitim ve danışmanlık için bulunuyoruz" yanıtını verdi. Bu yanıtın ardından bu kez de Toner'a, "Ne zamandan beri ABD, yabancı askerlerin Irak içerisinde bulunması için Irak hükümetinin rızası olması gerektiğini düşünüyor? Daha önce siz girip önceki lideri devirdiniz" ifadesi kullanıldı. Bunun üzerine Toner, "Şu anda şartlar farklı. Bugün Irak'ta seçilmiş bir hükümet var" değerlendirmesinde bulundu.

ABD'nin Gülen'in iadesi için neyi beklediğini açıkladı

ABD'nin Gülen'in iadesi için neyi beklediğini açıkladı!

Gazeteci Fehmi Koru, "ABD'nin Fethullah Gülen'i neden iade etmediğini doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Kendileri açısından en zararsız olacakları bir dönemde verecekleri kanaatindeyim. Uygun zamanı bekliyorlar. Yani bir pazarlık bekliyorlar" dedi.


Koru, AK Parti Burdur Milletvekili Reşat Petek başkanlığında toplanan TBMM FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na bilgi verdi.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin Türkiye'nin siyasi hayatının en nefretle karşılanması gereken, benzeri başka ülkelerde de Türkiye'de de kolay kolay bulunmayacak, ahlaksız bir demokrasiye müdahale girişimi olduğunu ifade eden Koru, 15 Temmuz'un lanetlenmesi gereken bir olay olduğunu vurguladı.
‘O ZAMAN PEK ÇOK KİŞİ İDRAK EDEMEMİŞTİ'
FETÖ'ye ilişkin algının 17-25 Aralık olayının ardından zihinlerde farklı bir şekle dönüştüğünün altını çizen Koru, "17-25 ile birlikte kamuoyunun gündemine girince hepimiz anladık ki savcısıyla, hakimiyle ve onlara destek veren başka meslek mensuplarıyla farklı bir örgütlenme karşımızda yer alıyor. O örgütün ülkemize 15 Temmuz gibi bir darbe girişimi yaşatacağını o zaman pek çok kişi idrak edememişti. Ama ben şahsen, bu olayları ve bu grubu da yakından izlemiş bir insan olarak onları, bunları idrak edememelerini de çok yadırgamıyorum. Çünkü gerçekten dıştan bakıldığı zaman böylesine bir harekete meydan verecek bir hazırlık içinde olduklarının en ufak bir emaresi dışarıdan fark edilir halde değildi. İçten içe böyle bir hazırlıkta bulundukları anlaşılıyor" diye konuştu. Kısa açıklamasının ardından milletvekillerinin sorularına yanıt veren Koru, Komisyon Başkanı Reşat Petek'in "17-25 Aralık sonrası bir mektup konusu vardı. Mutlaka sorulacak. Bu konuyu biraz açar mısınız?" sorusu üzerine şunları anlattı:
‘ABDULLAH GÜL'E, ‘FETHULLAH GÜLEN'E SORAYIM' DEDİM, ‘İYİ OLUR' DEDİ'
"18 Aralık akşamı Sayın Cumhurbaşkanı Gül ile görüştüm. Görüşmemin sebebi de bir gün önce meydana gelen savcılar, polisler, bir arada birileri bir şeyler yapıyorlar. Bütün kamuoyu onu konuşur hale gelmiş. Onun bu konudaki görüşlerini almak niyetindeydim. Konuşurken; acaba bu nedir, gerçekten tahmin ettiğimiz gibi cemaatle bir şekilde ilişkili bir olay mı, onu bana sordu. Benim o an aklıma geldi; bunu en iyi bir şekilde ben gideyim, kendisi ile görüşeyim direkt olarak sorayım. 'İyi olur' dedi bana. Onun üzerine Başbakan'la da bunu görüşelim diye aradım. Ertesi sabah randevu verdi Tayyip Bey. O da aynı şekilde, aynı istek ve arzunun onda da olduğu ortaya çıktı. Çünkü gerçekten bu insanları bir parça tanıyan herkesin de iştirak edeceği gibi evet siyasetle ilgilendikleri bir şekilde ortaya çıkmış, evet savcılar, hakimler bunlarla irtibatlı bir takım insanlar olduğu biliniyor. Ama işi siyaseti yakından etkileyecek bir noktaya vardırma… Ben o sırada ne Sayın Gül de ne Sayın Erdoğan'da yüzde 100 bir kesin karar olduğunu görmedim, hâlâ tereddütler yaşıyorlardı." Devletin uçağının tahsis edilebileceğinin söylendiğini, ancak kendisinin böyle bir şeyi arzu etmediğini, ertesi gün tarifeli uçakla ABD'ye yola çıktığını aktaran Koru, ABD'de yaptığı görüşmenin içeriği hakkında da bilgi verdi.
‘GÜLEN: HİÇ ALAKAMIZ YOK, BÖYLE OLAYLARI TASVİP ETMEYİZ'
Koru, "Bir gün sonra gittim ama görüşme ondan da bir gün sonra gerçekleşti. 'Bizim bu işlerle hiç alakamız yok Fehmi Bey' dedi Fethullah Gülen. 'Biz, böyle kasetler, videolar… Hiç alakamız yok, böyle olayları tasvip etmeyiz. Devletin memurları amirlerini dinlemez' dedi" şeklinde konuştu. Görüşmede Gülen'in kendilerinin bir ‘hizmet hareketi' olduğunu, bu kapsamda dershanelerin faaliyetlerinin durdurulmasını arzu etmediklerini kaydettiğini, ayrıca sosyal medya üzerinden kendilerine yönelik saldırılar ile yine kendilerine yakın kişilerin görevden alınmasıyla ilgili rahatsızlıklarını dile getirdiğini anlattı.
‘DAHA İYİSİNİ YAPALIM, BEN SİZE BİR MEKTUP VEREYİM'
Görüşmeye ilişkin not almak istediğini, Gülen'in ise "Daha iyisini yapalım; ben size bir mektup vereyim. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı'na iletirsiniz" dediğini aktaran Koru, bu mektubu Türkiye'ye döndüğü 24 Aralık günü dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e ilettiğini söyledi. Mektubun görüşmedekine benzer bir içeriği olduğunun altını çizen Gül, "Başbakan da beni ertesi gün bekliyordu. Ertesi gün 25 Aralık oldu. Ben Sayın Başbakan ile Resmi Konut'da saat 3 civarında görüştüm. Genel hatlarıyla aldığım notları ilettim" şeklinde konuştu. 
‘TÜRKİYE'NİN 15 TEMMUZ HAZIRLIĞINDAN HİÇ BİLGİSİNİN OLMAMASI BENİM AKLIMI ZORLUYOR'
Koru, istihbaratla ilgili soruları yanıtlarken de şunları kaydetti: "Türkiye acaba 15 Temmuz'dan hiç mi haberdar değildi? Bu haberdar olma, istihbarat hangi kişilerden ibarettir, bu Cumhurbaşkanı, Başbakan seviyesine kadar iletilmiş midir, onu ben bilmiyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti gibi gelenekleri olan, istihbaratı daha Osmanlı döneminden beri sürekliliğe sahip olan bir ülkenin istihbaratının 15 Temmuz hazırlığından hiç bilgisinin olmaması benim aklımı zorluyor. Elbette Türkiye Cumhuriyeti herhangi bir askeri müdahalenin, kimden gelirse gelsin, yapılması karşısında çok önceden, hem istihbarat yönünden hem de böyle bir ihtimal ortaya çıktığında ona karşı neler yapılabileceği tarzında, bir ön hazırlığa mutlaka sahiptir diye düşünüyorum."
‘TÜRKİYE'DEN GAZETECİLERİN GÜLEN'LE GÖRÜŞMESİNDE YARAR GÖRÜRÜM'
Koru, darbe girişimi sonrası Gülen ile görüşme teşebbüsü olup olmadığının sorulması üzerine de "Ben kendisiyle asla görüşmeme kararı olan bir insanım. 98'den sonra da kendisiyle az önce anlattığım çerçeve içinde görüştüm. Dolayısıyla böyle bir talepte de bulunma ihtiyacı duymadım. Ama Türkiye'den de gazetecilerin, bence onu suçlayıcı sorularla, sıkıştıracak şekilde görüşmesinde yarar görürüm. Gitse keşke meslektaşlar, ona soruları yöneltseler, ne diyormuş bir bakalım. Dışarıdan giden gazeteciler farklı tabii" ifadelerini kullandı.
‘AMERİKA, PANAMA'NIN CUMHURBAŞKANI NORİEGA'YI HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE 30 YIL CEZAEVİNDE TUTTU'
Komisyon başkanı Reşat Petek'in, ABD'nin FETÖ lideri Fethullah Gülen'in iade etmemesini neye bağladığını sorması üzerine Koru, "ABD'nin Fethullah Gülen'i neden iade etmediğini doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Neticede birtakım hukuki gerekçeler ifade ediliyor ve 'Amerikan sistemi böyle şeylere müsaade etmez' deniliyor ama aynı Amerika hukukla hiç alakası olmayan, Panama'nın Cumhurbaşkanı Noriega'yı gidip oradan aldı ve 30 yıl cezaevinde tuttu. Amerikan sistemi buna müsait" dedi. Koru, ABD'nin bir şekilde uygun zamanı beklediğini düşündüğünü de vurgulayarak, "Tek şey aklıma geliyor. Uygun zamanı bekliyorlar. Yani bir pazarlık bekliyorlar, 'Onu verirseniz biz de daha önce yapmayız dediğimiz bir şeyi yaparız' falan gibi bir şeyi bekliyor olabilirler. Amerika buna da müsaittir. Belki böyle bir şeyi bekliyorlar. Böyle bir zamanı bekliyorlar ya da kendileri açısından en zararsız olacakları bir dönemde ben verecekleri kanaatindeyim. Ama sonrasını galiba sizlerin düşünmesi lazım. Geldiği zaman ortaya çıkacak tablonun ben iyi bir tablo olmadığı kanaatindeyim" dedi. 
‘GÜLEN'İN İADESİ NİÇİN İKTİDARIN LEHİNE BUNU ŞAHSEN ANLAMAKTA ZORLANIYORUM'
Kendisinin baktığı noktadan yanlış yapıldığının altını çizen Koru, "Bence istemem ben onu. Orada kaldığı müddetçe ona buradan söylediğiniz her şey daha iyi algılanır. Buraya geldiği andan itibaren farklı bir duruma girebilir diye düşünüyorum. Bunun üzerinde düşünmeniz lazım. Devlet olarak istemekte haklısınız ama siyasi iktidar olarak bu niçin sizin lehinize bunu şahsen anlamakta zorlanıyorum." ifadelerini kullandı.
‘CEMAATİN O SIRADA DENİZ BAYKAL İLE NE SORUNU VARDI'
Eski CHP lideri Deniz Baykal'a yönelik kaset iddialarına yönelik de Fehmi Koru, bunun gayet hassas bir konu olduğuna değindi. Koru, "FETÖ üyeleri eğer bu olayı gerçekleştirdiyse herhalde sonuç alma amaçlıdır. Ben yalnız buradan kuşkulu olduğumu ifade edeyim. Cemaatin o sırada Deniz Baykal ile ne sorunu vardı ya da Kemal Kılıçdaroğlu'na 'gel' diyecekleri kadar herhangi bir yakınlıkları nereden oluyor? Belki bunu bilmediğim için… Belki böyle bir yakınlık vardır, belki Baykal'la ilgili bunu yapmalarını gerektiren bir şey vardır. Ben baktığım noktada böyle bir şey göremiyorum" diye konuştu. Alıntıdır Detaylı Bilgi

20 Ekim 2016 Perşembe

Suriye: Hava sahamıza giren Türk savaş uçaklarını düşürürüz

Suriye ordusu, hava sahasına giren herhangi bir Türk savaş uçağıyla ‘başa çıkılacağını’ ve jetlerin düşürüleceğini açıkladı.


Türkiye’nin Suriye’de sürdürdüğü Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında dün gece ülkenin kuzeyine hava operasyonu düzenlemesinin ardından Suriye ordusundan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
 
“Suriye hava sahasını bir kez daha ihlal etmeye çalışacak Türk savaş uçaklarının icabına bakılacak ve tüm imkanlar kullanılarak düşürülecektir.”
Kaynak: Sputnik

Musul'daki Bertılla kasabasının kontrolü sağlandı

Irak ordusu, DEAŞ'ın elinde tuttuğu Musul'un kuzeydoğusundaki Bertılla kasabası ve diğer 3 köyün kontrolünü sağladı


Irak ordusunun, terör örgütü DEAŞ'ın elinde tuttuğu Musul'un kuzeydoğusundaki Bertılla kasabası ve diğer 3 köyün kontrolünü sağladığı bildirildi. 
 
Güvenlik güçlerinden edinilen bilgiye göre, anti terör timleri DEAŞ'ın  iki buçuk yıldan uzun süredir elinde tuttuğu Bertılla kasabasına girerek kontrolü  sağladı.
 
Çoğunlukla Hristiyan ve Ezidilerin yaşadığı Bertılla kasabası, Musul  kent merkezinden 20 kilometre mesafede yer alıyor.
 
Anti terör timleri sabahın erken saatlerinde zırhlı araçlarla Bertılla  kasabasını kuşatmak için Hemdaniye ilçesinden bölgeye yönelmişti.
 
Irak ordusu ve Şii milis gücü Haşdi Şabi 3 köyü geri aldı
 
Öte yandan, Irak ordusu ve Haşi Şabi milisleri DEAŞ'ın elinde tuttuğu  Musul'un güneyindeki Kayyara kasabasına bağlı Halid, Salih ve Zanaver köylerini  geri aldı.
 
Irak ordusuna destek veren Şii milislerin operasyona katıldıkları  zırhlı araçların üzerinde Şiileri temsil eden flamalar dalgalandırdıkları  gözlendi.
 
Operasyona, Irak ordusu ve Şii milislerin yanı sıra birleşik polis  güçleri de katıldı.
 
DEAŞ'ın elinden geri alınan köylerde sivillerin yaşayama devam ettiği  ve kaçmak yerine evlerinde kalmayı tercih ettikleri görüldü.
 
Kurtarılan köylerde 2 buçuk yıldır DEAŞ'ın hakimiyetinde yaşadıkları  için sakal uzatmak mecburiyetinde kaldıklarını söyleyen erkekler, askerlerin köye  gelmesiyle tıraş oldu. Bazı siviller de örgüt tarafından yasaklanan sigarayı  içmeye başlarken, kadınların ise gözyaşı dökerek "kurtulduk" demeleri dikkati  çekti.
 
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, 17 Ekim'de terör örgütü DEAŞ'ın elinde  tuttuğu Musul'u kurtarma operasyonunun başladığını duyurmuştu.

Irak'tan tehlikeli hamle! O ismi operasyona davet etti

Irak hükümetinin, İran Devrim Muhafızlarının yurt dışındaki örtülü operasyonlarını yürüten komutanı Kasım Süleymani'yi Musul operasyonunda yer alması için davet ettiği ileri sürüldü


Lübnan'da Hizbullah yanlısı el-Ahbar gazetesinin Irak’taki Şii milis gücü Haşdi Şabi’den üst düzey bir kaynağa dayandırdığı haberde, Bağdat, İran Devrim Muhafızları'nın Yurtdışı Operasyonlar Birimi Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani'yi, sabah başlayan Musul'u kurtarma operasyonunda yer alması için Irak'a davet ettiği iddia edildi. Kaynak, davetin niteliğine ve detaylarına ilişkin ise bilgi paylaşmadı.

 
Öte yandan, İran'ın yarı resmi haber ajansı ABNA, gün içinde Süleymani ile Haşdi Şabi komutanlarının yer aldığı fotoğraflar paylaştı.
 
İran medyasında söz konusu fotoğrafın "Kasım Süleymani'nin Haşdi Şabi ve Bedir Tugayları komutanlarıyla çektirdiği en yeni fotoğrafı" başlığıyla sunulması İranlı generalin, terör örgütü DEAŞ'a yönelik Musul operasyonunda yer aldığına ilişkin iddiaları yeniden gündeme getirdi.
 
Birleşmiş Milletler tarafından 2007 yılında hakkında uluslararası seyahat yasağı konulan Kasım Süleymani'nin buna rağmen Suriye ve Irak'taki birçok noktada İran'ın bölgedeki örtülü askeri operasyonlarını yönettiği, mezhep odaklı milislere eğitimler verdiği savunuluyor.


İçerde Dizisi Şili Televizyonuna Transfer Oldu

Yayınlandığı günden itibaren izlenme rekorları kıran İçerde dizisiyle ilgili bomba transfer haberi geldi.


Show TV'nin fenomen dizisi olma yolunda hızla ilerleyen, yayınladığı günlerde sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri olan İçerde ile ilgili transfer haberi geldi.
DÜNYA TELEVİZYONLARININ DA DİKKATİNİ ÇEKTİ
Show TV'nin rekortmen dizisi İçerde, Türkiye'de hem reytingleri hem de sosyal medyayı sallarken dünya televizyonlarının da dikkatini çekmeyi başardı. Fransa'nın Cannes şehrinde devam eden MIPCOM'dan kısa süre önce gelen habere göre Şili'deki televizyon kanallarından Mega, Ay Yapım'ın dört yapımının yayın hakkını satın aldı.
ANLAŞMA SAĞLANDI
Ay Yapım'ın yeni dizilerinin dağıtımı için anlaştığı Ecco Rights ile anlaşma imzalayan Mega'nın yayın hakkını aldığı yapımlardan ilki başrollerinde Çağatay UlusoyAras Bulut İynemli ve Çetin Tekindor'un olduğu İçerde (Insider) oldu.
CESUR VE GÜZEL'İ DE ALDILAR
Kanal Tuba Büyüküstün ve Kıvanç Tatlıtuğ'un başrolünde olduğu, Kasım'da başlayacağı açıklanan yeni dizi Cesur ve Güzel'i ( Brave and Beautiful) de bu anlaşmayla portföyüne kattı. Ay Yapım'ın hazırlık aşaması devam eden, Kerem Bursin ile Gürkan Uygun'un başrollerinde olduğu Bu Şehir Arkandan Gelecek ve Akilah Azra Kohen'in yazdığı Fi Pi Çi üçlemesinin hakları da anlaşmaya dahil olan diğer iki eser oldular.

Türkiye-Bağdat hattında sıcak gelişme!

Türkiye-Bağdat hattında sıcak gelişme!

Türkiye ile Irak arasında Başika ve Musul operasyonu konuları ile ilgili diplomatik trafik sürüyor.


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "Bu hafta içinde, hafta sonuna doğru, belki perşembe günü bu sefer Irak'tan, Bağdat'tan bir heyet Türkiye'ye gelecek. İki tarafta da esasen bu işi diyalog yoluyla halletme iradesi var" dedi.

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın başkanlığındaki heyet dün Bağdat'ta temaslarda bulunurken Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, hafta içinde Irak'tan bir heyetin Türkiye'ye geleceğini açıkladı.

Çavuşoğlu "Bu hafta içinde, hafta sonuna doğru, belki perşembe günü bu sefer Irak'tan, Bağdat'tan bir heyet Türkiye'ye gelecek. İki tarafta da esasen bu işi diyalog yoluyla halletme iradesi var" dedi.

Trump ve Clinton üçüncü ve son kez karşı karşıya geldi

Cumhuriyetçi Başkan Adayı Donald Trump, Las Vegas'ta gerçekleşen son tartışmada, başkanlık seçimini kazanamazsa sonucu kabul etmeyebileceği sinyalini verdi.

Tartışmayı yöneten Fox News spikeri Chris Wallace'ın "Seçim sonuçlarını tanıyacak mısınız?" sorusu üzerine Trump, "Zamanı gelince bakacağım" dedi. Clinton, Trump'ın bu sözleri üzerine "Bu korkunç bir şey. Demokrasimizi aşağılıyor, karalıyor, ben bilhassa dehşete kapıldım" dedi.



Trump, "kendisine karşı olan" medyanın seçimlere hile karıştırdığını öne sürmüştü.

'Kadınlara benden daha çok saygı duyan kimse yok'

Donald Trump, final tartışması sırasında Hillary Clinton'a "ahlâksız kadın" diye seslenerek seçim kampanyasındaki sert tonunu sürdürdü.

Cumhuriyetçi aday, kendisini tacizle suçlayan kadınlarla ilgili sorulara yanıt vermeyi reddetti ve onları "ün peşinde koşan, Clinton kampanyasının hilecileri" olarak tanımladı.

Trump'ın, "Kadınlara benden daha fazla saygı duyan kimse yok" demesi ise, izleyiciler arasında gülüşmelere neden oldu.

Hillary Clinton, "Donald'ın üstüne her gidildiğinde, konu kadınlar, engelli gazeteciler, Khan ailesi, John McCain ya da bir federal hakime gelince, sorumluluk almayı ve özür dilemeyi reddediyor" dedi ve ekledi:

"Donald, kadınları küçümsemenin onu daha büyük bir adam yaptığını sanıyor."

Hillary Clinton farkı açıyor Hillary Clinton farkı açıyor
Trump'tan Clinton'a: 'Ne kadar da ahlâksız bir kadın'

Nevada Üniversitesi'nde gerçekleşen TV tartışmasında, borç ve yetkilendirmeler, göç, ekonomi, Anayasa Mahkemesi, başkanlığa uygunluk ve dış politika gibi konular masaya yatırıldı.

8 Kasım 2016'da yapılacak başkanlık seçimlerinin, Çarşamba akşamı gerçekleşen son tartışmasından diğer notlar şu şekilde:

Cumhuriyetçi başkan adayı Trump, daha önceki iki programda yaptığı gibi tartışmanın akışına sık sık "Yanlış. Yanlış." diyerek müdahale etti. Hillary Clinton ve Donald Trump, sahneye çıktıklarında ve tartışma bitip programdan ayrıldıklarında el sıkışmadılar.

Demokrat aday Clinton'ın sosyal sigorta sistemine ilişkin değerlendirmesi sırasında Trump mırıldanarak, "Ne kadar ahlâksız bir kadın" dedi. Trump'ın bu tepkisi, sosyal medyada hızla yayılarak esprili paylaşımlara neden oldu.

Trump, Irak ordusunun Musul'a girmesinin tek sebebinin Clinton'ın başkanlık için yarışıyor olması ve "sert görünmek istemesi" olduğunu savundu. Clinton ise, Trump'ın "komplo teorilerine sıkıştığını" belirtti.

'Putin'in kuklası kim?' tartışması

Hillary Clinton, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Donal Trump'ın başkan olmasını istediğini çünkü Putin'in ABD başkanı olarak bir kukla istediğini belirtti. Trump ise öfkeyle Clinton'a "Kukla olan sensin" yanıtını verdi ve "Putin'i tanımıyorum. Benim hakkımda iyi şeyler söyledi" diye ekledi. Donald Trump, Putin'in hem ABD Başkanı Barack Obama hem de Haillary Clinton'ı daha önce zekası ile alt ettiğini iddia etti.

Hillary Clinton, kadın ve LGBTi'lerin haklarını korumaya devam edeceği sözü verirken, Trump silah bulundurma hakkını koruyacağı güvencesi verdi.

Donald Trump, başkan olduğu takdirde ABD'de kürtajın yasal olmasını sağlayan kararların tersine çevrileceğini beklentisini paylaştı.

Trump, ABD'nin güneyindeki sınır hattına duvar öreceğini yineledi. Clinton, yıllardır sınır güvenliğini savunduğunu belirtti.

Trump, kayıt dışı göçmenleri kastederek "Aramızda bazı kötü adamlar var ve onları dışarı atacağız" dedi. Trump, "Sınırlarımız yoksa, ülkemiz de yok demektir. Ya bir ülkemiz vardır, ya da yoktur" dedi. Clinton ise, sınırdışı edilmelere tanık olmak istemediğini söyledi.

Trump, ABD ekonomisinin büyümediğini söyledi ve "Ticaret anlaşmalarını yeniden müzakere edeceğiz" diye konuştu. Clinton ise, "Ayakta duruyoruz ancak henüz ilerleyemiyoruz" diye ekledi.

Trump son günlerde kamuoyu anketlerinde puan düşüşü ve cinsel taciz suçlaması sorunlarıyla karşı karşıya.

2005 yılına ait, Trump'ın kadınlar hakkında küfürlü ve aşağılayıcı sözler sarf ettiği bir video kaydının ortaya çıkmasından bu yana Trump'ın oylarının düşüşte olduğu belirtiliyor. Trump ise, cinsel taciz suçlamaları için "Karalama kampanyası başlattılar" yorumunu yapıyor.(bbc türkçe)

Michael Moore'dan Donald Trump hakkında sürpriz belgesel

Oscar ödüllü İrlanda asıllı Amerikalı aktör, film yapımcısı, film yönetmeni, senarist Michael Moore, adını "Michael Moore in TrumpLand" olarak açıkladığı bir belgeselle sinemaseverlerin karşısına çıkıyor.



Moore'un "Ekim Sürprizi" olarak adlandırdığı belgeseli, Başkanlık Seçimleri'ndeki Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump ile ilgili olacak ve salı günü New York City'de IFC Center'da ücretsiz olarak gösterilecek.

"Ohiolu cumhuriyetçilerin yasaklamaya çalıştığı filmi izleyin" tanıtımıyla gösterime girecek olan filmde, Michael Moore'un her zamanki gibi, cüretkar ve bir o kadar mizahi yanıyla seçime haftalar kala gündemin en sıcak noktalarına değinilecek.

Üç bakanlık Aleyna Tilki için harekete geçti!

Üç bakanlık Aleyna Tilki için harekete geçti!

20 Ekim 2016 Perşembe - 10:03 | Son Güncelleme : 20 10 2016 - 16:37
GÜNAYDIN’ın gündeme taşıdığı, 16 yaşındaki şarkıcı Aleyna Tilki’nin içkili mekanlarda sahneye çıkması olayında yeni gelişme! Aile Bakanlığı, Tilki’nin ailesiyle görüşüp uyarıda bulunurken, İçişleri ve Çalışma bakanlıkları, içkili mekanları denetime aldı.

Yorum Yaz0
Üç bakanlık Aleyna Tilki için harekete geçti!

'Cevapsız Çınlama' şarkısıyla şöhrete kavuşan lise öğrencisi Aleyna Tilki'nin, kanunen yasak olmasına rağmen geceleri içkili mekanlarda sahneye çıkması tartışma yaratmıştı. GÜNAYDIN'ın manşete taşıdığı; 18 yaşından küçük bir çocuğun içkili mekanlarda çalışmasının çocuk istismarı suçuna gireceği yönündeki haberler, yetkilileri harekete geçirdi.


Yeşim Salkım'dan Aleyna Tilki yorumu!


Aleyna Tilki: 'Parmakla gösterilen bir insandım'

YETKİLİLER, AİLE İLE GÖRÜŞTÜ

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkilileri, geçtiğimiz günlerde Aleyna Tilki'nin ailesiyle görüştü. Yetkililer; kanunlara göre ailesinin izni bile olsa reşit olmayan bir çocuğun içkili mekanlarda gece çalışmasının mümkün olamayacağını belirterek, bunun çocuk istismarı suçuna gireceğini vurguladı. Bakanlık yetkilileri; aileye, Tilki'nin barlarda sahneye çıkmasından vazgeçmesi gerektiğini, bunun 'çocuğun yüksek yararı' için önemli olduğunu iletti. Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı; 18 yaş altı çocukları çalıştıran içkili mekanları mercek altına aldı. Çocukların gece çalıştırılmasının kanunen yasak olduğunu belirten bakanlıklar, Türkiye genelinde gece çalışma ruhsatı olan iş yerlerini denetime aldı. Kanunlara göre içkili mekanlarda çalışması mümkün olmayan Aleyna Tilki; "Yanımda annembabam olmadan sahneye çıkmıyorum" demişti. GÜNAYDIN'a konuşan yetkililer ise; bir çocuğun, anne-babası yanında olsa bile valilik izni olmadan içkili ortamlarda çalıştırılamayacağını belirtmişti.


Müzik dünyasını kasıp kavuran Aleyna'ya kötü haber!

MEVZU ÖZGÜRLÜK YA DA SANAT KARŞITLIĞI DEĞİL

Günaydın'ın haberlerinden sonra, Aleyna Tilki televizyon kanallarını gezmeye başladı. Konuk olduğu bir programda, en neşeli haliyle "Hep popülerdim, eleştirilmek ilk defa yaşadığım bir şey değil" derken, diğer programda "Beni eleştirerek psikolojimi bozuyorlar, zaten maddi gelirim yok" diyerek tutarsız açıklamalar yapıyor. Ama onu mazur görün çünkü o daha bir çocuk!
Her ne kadar bizim haberlerimizin ardından Aleyna'nın travma yaşadığına yönelik haberler ve röportajlar yapılıyor olsa da, aslında biz sadece olaya ayna tutuyoruz. Barlarda sahneye çıkarak yaşadığı psikolojik yıpranmayı gösterdiğimiz için kendisini mutsuz hissetmeye başladı bile. Son bir haftada Aleyna; Samsun, Trabzon ve Ordu'da konser adı altında barlarda şarkı söylerken, bu kız çocuğu daha ne kadar istismara maruz kalacak? Hem işletmeler, hem de sanatçı açısından alenen yasaya aykırı davranılıyor.


Aleyna Tilki: Psikolojimi çökerttiler

YASALAR HİÇE SAYILIYOR

Günlerdir bu iç karartıcı tablodan bahsederken, DMC Genel Müdürü Samsun Demir dahi "Biz uyarmıştık" diye itirafta bulunurken, Aleyna'nın Trabzon'daki etkinliğine Number 1 Türk FM'in medya sponsoru olması da ilginçti! Amaçları neydi acaba? Çok konuşulan ama yasalara uygun çalışmayan bir kız çocuğunun üzerinden prim yapmaya mı çalışıyorlar dersiniz?

Aleyna'nın kendisine rol model aldığını söylediği Selda Bağcan'ın, "Yasalar öyleymiş ama ben bir mahsur görmüyorum" demesi de yenilir yutulur cinsten değil. Yasaları hiçe saymak ve durumu meşrulaştırmaya çalışmak ne zamandan beri sanatçılık? Neden örnek olmak yerine, sürekli gereksiz gaz veriyoruz gençlere?

18 yaş altındaki bir şarkıcıya değil, 18 yaş altında alkollü mekana giden veya onları teşvik eden, ayrıca buna izin veren sisteme karşıyım. İlk önce bu sistem düzeltilmeli, fakat ailelerin, sanatçıların, işletmelerin, yapım firmalarının ve menajerlerin de bundan sorumlu olduğu unutulmamalı.


Aleyna Tilki olayı büyüyor! 'Justin Bieber'ı boş yere..'



YAZARLAR SAVUNAMADI

DMC'nin son dönemde müzik sektörüne pompaladığı yeni şarkıcıların neredeyse hepsi ağız birliği yapmışçasına, Aleyna Tilki'nin samimiyetini ve doğallığını örnek gösterip 'Kızcağızı destekliyoruz' imajı çiziyor. Halbuki GÜNAYDIN'ın manşetlerinden ve halkın duyarlılığından sonra, DMC ile organik bağı olan Hürriyet gazetesinin yazarları da, katı savunmaları çürütürcesine çark etmeye başladı. Hürriyet Aleyna'yı savunurken, yazarları ne mi dedi?

Biz kılık kıyafet mevzusuna girmeden, köşe yazarı Melike Karakartal, "Aleyna, seksi kız imajından vazgeçmeli" diyerek, 16 yaşındaki bir kız çocuğunun fiziksel olarak teşhir edilmesine dikkat çekti.
Biz sadece alkollü mekanlarda sahneye çıkmasını eleştirirken, Ömür Gedik "Makul yerlerde tabii ki konser versin" diye yazdı ve bizim savunduğumuz makul mekan anlayışını destekler kıvama geldi.
Biz 'Gece hayatından dolayı okulunu ihmal etmesin' derken, Onur Baştürk "Kulüplerdeki playback konserlerle enerjisini harcamasın" diyerek, Aleyna'nın yaşamında daha faydalı olacak şeylerle uğraşmasını işaret etti. Hani biz sanata ve genç yeteneklere karşıydık? Herkes anladı ki, mevzu özgürlük ya da sanat karşıtlığıyla ilgili değil. Amacımız, toplum sosyolojisi ve çocuklarımızın geleceği için, sırf birilerinin para kazanabilmesi adına çocukların barlarda heba edilişine dikkat çekmekti ve sanıyorum başarılı da olduk.



NEDEN BENİ İLGİLENDİRDİ?

Diyeceksiniz ki, 'Oğuzhan, Aleyna Tilki'ye neden kafayı taktı?' Gelin size durumu özetleyeyim: 11 yıl önce Bursa Çocuk Hakları Komitesi'nin kurucu başkanlığını üstlenmiştim ve UN ICEF ile pek çok projeye imza atmıştık. 2011 yılında da gazeteci kimliğim ve çocuk hakları savunuculuğumu birleştirerek, siyaseten en üst makamlarından destek gören Gelin Birlikte Oynayalım isimli projeyi hayata geçirmiştim. Projenin gelirini de Van depreminden zarar gören çocuklarımıza göndermiştik. Çocuklar ve çocuk hakları benim için hassas bir mevzu; o yüzden hakları da, haksızlıkları da iyi bilirim.

SAFURE CANTURK OĞUZHAN TORACI / SABAH

Petrol, İslamkomplo teorileri

“Siyasal İslam da emperyalizmin kullanışlı aptalı galiba” diye düşündüm,Donald Trump’ın “Ben her zaman söylerim gidip petrole el koymak gerekir” (Klare,Foreign Policy, 13/10/16) sözlerini, Clinton’ın basına sızan mektuplarından kimi alıntıları (CockburnThe Independent, 14/10/16) okuyunca.
‘Gidip el koyalım’... 
Klare, “Petrole el koyalım’, salt alkış almak için söylenmiş bir söz değil, ABD dış politika çevrelerinde yıllardır konuşulan bir seçenek” diyor. Bu seçenek ilk kez 1970’lerde petrol krizleri sırasında gündeme gelmiş, soğuk savaş ortamında değerlendirilmiş, uygun görülmemiş. 
11 Eylül’den sonra, Bush yönetimi bu konuya geri döndüğünde, Wolfowitz“İşgalin masrafını, Irak petrol geliriyle ödeyebilir” diyordu. Ancak direniş başlayınca, Irak’ta bir yönetim kurma sorununun iç dengeleri gereği, petrolün mülkiyetini devlete bırakmak gerekti. Tam bu noktada, ABD açısından çok kullanışlı bir Şii-Sünni iç savaşı başlamıştı. Klare’ye göre, ABD yönetimleri petrole el koymayı hep düşündüler ancak gerçekleştirmek için uygun bir anı, yeterli gücü bulamadılar...
IŞİD ve ABD... 
WikiLeaks’in Clinton mektupları, müttefiklerinin IŞİD’i, finanse ettiğini, ABD’nin bildiğini ortaya koyuyor. Ağustos 2014’te IŞİD yıldırım hızıyla toprak kazanarak ilerlerken, ABD, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye gibi müttefiklerinin IŞİD’e mali destek verdiğine ilişkin söylentilere gözünü kapatıyordu. Ancak Clinton’ın 17/8/2014’te, ABD istihbaratının, bölgedeki kaynakların verilerine dayanan bir mesajı, “IŞİD ve diğer radikal gruplara gizlice verdikleri mali ve lojistik desteği durdurmak için Suudilere ve Katar’a baskı yapılmasının gereğinden” söz ediyor. Cockburn, “ABD yönetimi bu durumu hep biliyordu ancak Suudiler, Körfez monarşileri, Türkiye, Pakistan gibi müttefikleriyle ilişkilerini aksatmamak için önlem almıyordu” diyor.
Ben komplocu kafayla... 
Biraz farklı düşünüyorum. En radikalinden ılımlısına, siyasal İslam, Ortadoğu halkları üzerinde etkisini 1980’lerden bu yana artırıyor. Bu durum emperyalizmin bölgeyi daha kolay manipüle edebilmesine, nihayet bir gün petrole el koyabilmesine uygun ortamın oluşmasına yardımcı oluyor. 
Bu komplo senaryosuna iki yoldan ulaşıyorum. Birincisi, siyasal İslam, İslamafobi gibi tanımlamalar var ama bu tanımlamaları destekleyecek tek bir İslam yok. İslam dünyası paramparça, Şii-Sünni kamplaşması, IŞİD’in diğer Sünni akımlara bakışı, Vahhabi-Selefi akımın geri kalan tüm Müslümanları en hafif tabirle “yetersiz bulması”, bizde de, FETÖ-Nakşibendi çekişmesi, birbiriyle rekabet halinde çok sayıda tarikat... Bu parçalanmışlık emperyalizme, birbirine karşı kullanılabilecek çok sayıda “hakiki Müslüman”ı odak sunuyor. Emperyalizm geçmişte bu odakları, komünizme karşı kullandı. Soğuk savaş bittiğinden bu yana da, Ortadoğu’da doğal kaynaklarını korumaya çalışan ulusal projelerin devletlerini siyasal İslamın parçalanmışlığından yararlanarak yıkmaya başladı: Irak iç savaşı, Libya’ya müdahale, Suriye... Şimdi de IŞİD Musul’dan Suriye’ye doğru sürülecek. Müslümanlar din adına birbirlerini katletmeye devam edecek. Petrol piyasasındaki stratejik hatası, Yemen macerası, hanedan içi iktidar çatışması, ekonomik reform derken Suudilerin geleceği de belirsizleşiyor. Bu devletler yıkıldığında, “gidip petrole el koymak” kolaylaşmayacak mı? 
İkincisi, dinci söylem egemen oldukça, kapitalizmi, emperyalizmi, genel olarak modern siyaseti, ekonomiyi anlayabilmek, teknolojik-bilimsel gelişme için olmazsa olmaz kavramlar, yöntemler, bastırılıyor, giderek kayboluyor. Gittikçe artan dindarlaşma, Ortadoğu halklarını, geçmişe öykünmeye , “Halife”, “Asrı saadet”fantezilerine mahkûm ederek, direnmek bir yana, başlarına gelenleri anlamaktan mahrum bırakmıyor mu diye düşünüyorum. Komplocu kafası işte...